Tuesday, November 4, 2014

Gezi'den Gazi'ye mi dönsek?

Feramuz Çakçak'ın Batılılık yazıları üzerine Meçhul Muhayyil adlı arkadaşımız eski bir yazısını http://mechulmuhayyil.blogspot.be/2013/09/ataturku-anlamak-senin-atan-bir.html göndermiş. Sanırım "Gazi'ye o kadar haksızlık etme, bizdendi Rahmetli" demek istemiş.

Biraz evet, biraz hayır diyeceğim.

EVET: Ben de "Frenklere hayran kaldım. Bilimleri bir yana, ahlakları, sanatları, kültürleri idi beni etkileyen." Orada ahlak kelimesini kullanmak cesaret ve olgunluk ister, kabul.

EVET: "[Gerçek ‘Mustafa’yı anlayabilmek için, yüzyıllar süren bir mücadeleden sonra sırtında mağlup edilmiş bir medeniyet kalmış bir insanın ruh halini anlayabilmek gerekiyor. Ve hepsinden daha önemlisi, bu mağlubiyetin askeri üstünlükten öte, kültürel üstünlük kaynaklandığını çok iyi bilen ve gören gururlu bir insanın yaşadığı hayal kırıklığını, hasedi, özlemi, aidiyet sorunlarını ve bunların yol açtığı içsel gerilimi, benliksel mücadeleleri kavrayabilmek gerekiyor. ‘Mustafa’yı anlayabilmek için yüzyıllarca düşman bellediğin, karşısında kahramanlık/fetih masalları üretilmiş, aşağılayarak kendini üstün gördüğün tarafa hayran kalan; daha sonra, hevesle, umutla dönüp kendi medeniyete, halkına, insanına bakınca, karşılaştırılması dahi gülünç, kültürel bir fakirlik gören bir insanın trajedisini anlayabilmek gerekiyor.]"

Yanlış Cumhuriyet yazarı bu trajediye duyarsız değildi. Son dönemin faciaları karşısında bir kez daha dönüp o trajediyi düşünme gereği duydu, evet.

EVET: "Türkiye'deki asıl yarılma[nın] Batı ve Doğu değerleri arasındaki farklar" olduğunu biliyorum. Tercihim de son derece net. Bir gün bile şaşmadım.Fakat heyhat, bu çatışmada bir tarafın timsali diye gösterilen kişi o kişi değil. Bir kere kendisi o değil. Daha önemlisi, bıraktığı miras  o değil. Mesele sadece kendisi olsa gene tartışırdık, biraz öyle biraz böyle derdik, eksiklerini görmezden gelelim derdik, bir yerde uzlaşırdık. Ama mesele Gazi'nin kendisi değil ikonu olunca tartışacak bir şey kalmıyor. Kötü bir mirastır. Batı'yı ötekileştirme, evet tekfir etme konusunda ötekilerden aşağı kalır yönü yoktur. Medeniyet davasında ayak bağıdır. İki Mustafalardan kurtulmadıkça yürüyemeyiz.

HAYIR: O fotoğrafta [http://mechulmuhayyil.blogspot.be/2013/09/ataturku-anlamak-senin-atan-bir.html yazısında ilk resim] ben "benzerlerine ancak Paris'te rastlayabileceğiniz şıklıkta kadınlar" görmüyorum. "Vitrin yap, ama özünü kaybetme" diyen Diyarbakır mollası Ziya Gökalp'in ruhunu görüyorum. Yeşilçam filmlerinde pavyona düşen fakir kızlar gibi giydirilmiş dört tane manken görüyorum. Önemsiz bir detay değil bu, her şey o fotoğrafta gizli. (1932-35 olmalı. O yılların Paris modası öyle miydi?)

HAYIR: "Literatürü takip eden bir entelektüel" değil, "baştan aşağı Batı birikimi" yok. Hanioğlu'nun aklama çabasını boş ver. Atatürk'ün Okuduğu Kitaplar'ı (İş Bankası Yay., 1983) daha geçen ay yeniden okudum. Birikimsiz bir otodidaktın açlığıyla o devirde Türkiye'de çıkan her şeyi okumuş. Dünya ve İslam tarihine, siyaset felsefesine, iktisada, dilbilime, antropolojiye, sosyolojiye, self help literatürüne hakim olmaya çalışmış. Abdullah Cevdet'in yayınladığı materyalist, anti-teist literatür kadar, hatta daha fazla, Necip Asım ve şürekasının Türkçü saçmalıklarına ilgi göstermiş. Eleştirel zemini kof olduğundan, Rousseau ve John Stuart Mill'e gösterdiği ilginin fazlasını, Amerikalı bir şarlatanın kayıp Mu kıtasına ilişkin fantezisine ayırmış, Hayır, yabancı dilde kitap okuduğuna - okuyabildiğine - dair bir belirti yok. Yurttaşlık Bilgisi kitabını yazdırırken yararlandığı Fransızca lise ders kitabını manevi kızına tercüme ettirmiş.

HAYIR: Batı'ya karşı duyduğu hayranlık ve eziklik yeni bir şey değil. Osmanlı-Türk egemen sınıfının 1830'lardan beri neredeyse oy birliği ile paylaştığı bir hissiyat. Mustafa Reşit ve Keçecizade Fuat Paşalardan, Şinasi'den ve Suavi'den, Ahmet Mithat'tan ve Yakup Kadri'den farklı bir şey yok Mustafa'nın trajedisinde. Batı'nın cafe kültürüne aşınalığı da orjinal değil. Yanlış Cumhuriyet'te yazıyor, 1850'lerden sonra iktidara gelen kadrolar arasında Batı'yı ilk elden en az tanıyanlardan biri bu, en çok değil. Selefleri arasında Batı başkentlerinde beş-on yıl büyükelçilik yapmış, Fransa'nın elit okullarından mezun olmuş olanlar var. Onunki askeri okullarda ve Selanik kahvelerinde edinilmiş, savaş yıllarında Berlin ve Viyana'ya iki kısa geziyle pekiştirilmiş elden düşme bir Batı.

Evet, hayran olmuş, bir şey anlamamış, ve nefret etmiş. O nefretin izleri Cumhuriyet'in ideolojisine sinmiştir. Bugünkü Cumhuriyet gazetesini al oku, bak. Batı dünyasına karşı nefret, kuşku, yapısal güvensizlik, irrasyonel düşmanlık bakımlarından Yeni Şafak'tan geri kalır bir yanını bulabilecek misin? Terminoloji farklı sadece, bir de simgesel referanslar. Yoksa zemin aynı zemin: bin yıllık kafir nefreti!

Ve HAYIR, bin kere hayır. "Bir doğulu olarak benim şu an sahip olduğum ahlak ve etiği mümkün kıldığı için kendisine minnettar" değilsin, olmamalısın. 1930'ların Çankaya'sından etrafa saçılan ve bugünkünden zerrece eksik olmayan biat, dalkavukluk, çanak yalayıcılık, zorbalık, ırkçılık ve hırsızlık kültürüne bir şeyler borçluysan bilemem, ama kastettiğin şey sorgulayıcılıksa, cılız da olsa bir hakikat aşkıysa, bin yıllık hurafelere kulak asmama cesaretiyse, o dediklerin buraya Cumhuriyet'le gelmedi. Şayet birilerinin eliyle geldiyse, bir avuç cesur ve idealist insanın binbir zorluğa göğüs gererek kurdukları yabancı okullarla geldi. Okul yoksa kim mereden duyacak Sokrates'i, Rousseau'yu, Galile'yi? Modernize edilen yerli okullarda sana öğretilenler, o okullarda tedrisat görmüş insanların suyunun suyudur.

Düşün: Batılılığın bu ülkedeki ışıldağı olan yabancı okullara Cumhuriyet rejiminin gösterdiği düşmanlık, Abdülhamit'inkinden bir zerre eksik değildi. Tek başına bu yetmez mi bütün tezi çökertmeye?

11 yorum:

  1. Sevan abi konulari yorumlarken icinden fiskiran nefrete hayranim.(ozellikle 2 mustafaya) Nasil oluyor bu?
    Yanıtla
  2. Merhaba Sevan Bey,

    Yabancı okulların kültürel faydaları ve getirdiği yenilikler hakkında bir ara yazabilir misiniz? Özellikle bu konudaki ilgimi pekiştirecek referans kitapları önerebilirseniz çok güzel olur. Her ne kadar durumunuzun referans kitap önermede yardımcı olmayacağını bilsem de yine de denerseniz müteşekkir olurum.
    Yanıtla
  3. Sevan bey, "filanca kitabı oku da öyle gel, senin kullandığın kaynak tırt, o bir halt bilmez cahildir" gibi tavırlarınız çok itici. Engin Ardıç'ta da var bu huy, argüman ve kanıt olmadan sırf aşağılayarak, bol bol "name dropping" yaparak haklı çıktığını düşünmek.. O da ikidebir bizim haberimiz bile olmayan çok önemli kitapları okuduğunu gözümüze sokar, Galatasaraylı ve Boğaziçili olduğunu belirtir, taşra okullarında okuyanları küçümser. Hatta bu okulların kendinden sonra bozduğunu, yeni mezunlarda da iş olmadığını düşünüyordur herhalde..

    Siz Mustafa Kemal'in arkadaşı, dönemdaşı değilsiniz, kendisiyle mülakat yapma şansınız yok. Geçmişten beynini okuma imkanınız da olmadığına göre, batı hakkında algısını, kendi halkı ve kültürü üzerine düşüncelerini, bilgi seviyesini böyle kesin ifadelerle tarif etmeniz biraz fazla iddialı diye düşünüyorum. Ayrıca bu ülkedeki biat, dalkavukluk, avantacılık vb. alışkanlıkları ve bunların etrafında oluşan sosyal-ekonomik yapıyı -diktatör bile olsanız- kırmak kolayca mümkün değil, Atatürk'ün bu yapıyla mecburen çalışması ondan hoşnut olduğu anlamına gelmiyor. Yabancı okullara sizce düşman olan böyle güçlü bir lider pekala bu okulları bir emirle kapatabilirdi, millileştirebilirdi, ama yapmadı.
    Yanıtla
  4. Kanka hapiste yanlış Cumhuriyet 2'yi yaz bari, reisin libarellere işi düşer belki rahatlık olur onlara da.
    Yanıtla
  5. Su akar, Turk bakar, yuruyelim arkadaşlar, yorum yok, yorgunum, kanadayami kacsam?
    Yanıtla
  6. Bu dusunce seviyesindeki tartismalari gercekten kiskaniyorum...dogru veya yanlis, alisik olduklarimizdan daha otede, kisilik ve o kisiligin bize yansimalarini ben de taratisabilmek isterdim. Ancak, ben dahil, egitimimiz dolayisiyla bir tarafa cok yaslanmadan bu tip gorusleri olusturabilmek bizim icin cok zor...

    Biraz da 5 yillik isgal yillarinin etkileri konusunda yazi bekliyorum...
    Yanıtla
  7. http://mechulmuhayyil.blogspot.com/2014/11/nisanyan-yanls-yanls-yerde-aryor.html
    kısaca, bugün kü islamcılar o gün için cumhuriyeti kurabileceklermiydi? diye soruyor, eğer zeminleri aynıysa.
    Yanıtla
  8. eh be nişanyan, kemalistlere olan eleştirin batıcı oldukları için değil, yeterince batıcı olamadıkları için. bu içine işlemiş batı(cı), güncel, küresel-iletişime dayalı, alttan ve gençlikten gelen yeri yurdu belirsiz olan, dikey hiyerarşi yerine yatay paylaşımı ön gören yeni toplumsal tepkilere ve onun gelecekteki siyasi yansımalarına karşı senin gibi bir entelektüeli nasıl da gözü kör olmuş bir kompleksli yapıyor hayret etmemek mümkün değil.

    elindeki kitapları yavaşça yere bırak, gezi de ne oldu bir kez daha ve daha iyi düşün.
    Yanıtla
  9. Atatürk ün her milleten olan insanın birlikte yaşamasını düşündüğü açıktır.Ancak savaştan çıkmış olan insanların düşman anlayışı değişmemiştir.Hala onlar gavurdur,ermenidir.Cumhuriyet dönemi de o yıllarda batının çok ileride gitmesinden dolayı kendisine sentezleyerek yetmediği yerde direkt alarak ilerleme kattetmiştir.Şimdi o dönemde ki sanatçı,hukukçu sayılarını bilmek lazım.Toplasanzı 500 etmeyecek donanımlı insanla ancak bunları yapabilrisinz.Bana kalırsa cumhuriyet döneminde yanlışlıklar olsa da bunlara çok takılıp,at gözlükle bakıyorsunuz.Ancak eleştirileriniz sağlam.Cumhuriyet döneminde de yazarları hapse atmak doğru değildi şimdi de
    Yanıtla
  10. Atatürk ün her milleten olan insanın birlikte yaşamasını düşündüğü açıktır.Ancak savaştan çıkmış olan insanların düşman anlayışı değişmemiştir.Hala onlar gavurdur,ermenidir.Cumhuriyet dönemi de o yıllarda batının çok ileride gitmesinden dolayı kendisine sentezleyerek yetmediği yerde direkt alarak ilerleme kattetmiştir.Şimdi o dönemde ki sanatçı,hukukçu sayılarını bilmek lazım.Toplasanzı 500 etmeyecek donanımlı insanla ancak bunları yapabilrisinz.Bana kalırsa cumhuriyet döneminde yanlışlıklar olsa da bunlara çok takılıp,at gözlükle bakıyorsunuz.Ancak eleştirileriniz sağlam.Cumhuriyet döneminde de yazarları hapse atmak doğru değildi şimdi de
    Yanıtla
  11. Bu kof "siyah mıdır, beyaz mıdır?" tartışmasının sakilliği bir yana, Nişanyan'ın "yeteri kadar beyaz değildir, öyleyse siyahtır" gibi bir mantık hatası içeren argümanı, 7-8 paragraf boyunca dönüp durup ispat etmeye çalışması başlı başına trajikomik gözüküyor.

    Herifin batı nefreti konusunda Yeni Şafak gazetesi ile bir tuttuğu Cumhuriyet gazetesi kimleri yetiştirmiş bir baksın bakalım. Bu cehalet değil, uydurma bilgiyle argüman kotarmaya çalışmak.
    Yanıtla

1 comment:

  1. 13 Ocak 2018 Hürriyet pazar ilavesi İlber Ortaylı röportajından

    * Atatürk’ün en önemsediğiniz devrimi hangisi?

    - Medeni Kanun... En zoru odur.

    * Neden?

    - Çünkü hukukumuz Tanzimat’tan beri romanize oluyordu ama işler oraya geldiğinde kilitleniyordu. Cevdet Paşa kodifiye bir Medeni Kanun hazırlamaya çalışmıştı; orada da şahsın hukuku yok, aile hukuku yok. Olmaz. Medeni Kanun’la tüm yapı değişmiştir. Bu yüzden önemlidir. Tabii, “En büyük devrim Cumhuriyet’tir” lafını da kabul ederek söylüyorum bunu.

    * Atatürk’ün eğitim ve sağlıktaki hamlelerine de özel önem verdiğinizi biliyorum.

    - Evet, eğitim ve sağlıkta Atatürk, Türkiye’nin kara talihini bitirdi. Hele sağlıkta, bizden çok daha gelişmiş ülkelerin bile bir şey yapamadığı bir ortamda, bir dönemde çok ileriye gitti Türkiye.

    * Bu hamleler de mi ilk beş yıla dahil?

    - İlk sekiz yılın işi diyelim ona.

    * Peki Atatürk’ün yakınındaki insanlardan en önemsediğiniz kişi hangisi?

    - Şöyle cevap vereyim: Tanzimat’ın büyükleri Atatürk’ün yanında olsaydı, 50 sene daha fırlardık. Anla ne kadar yalnız yaşadığını. Harp yaptı bunu sanırım; insan erozyonu olmuş.

    * Atatürk’ü başarısız bulduğunuz bir alan var mı? Hatalı ya da eksik olarak gördüğünüz işleri var mı?

    - Devlet adamlarının sayısız hata ve eksikleri olur. Bazılarını fark ederler, bazılarını edemezler bile. Ama bir devlet adamı fark ettiklerini yapamaz da. İki sebebi vardır bunun: Ya toplum bu işi kabule hazır değildir ya da çok cılız bir toplumdur. İki üniversite var ortada, üçüncüsünü kuramıyor işte Atatürk de. Şartları böyleydi.

    * Dünya tarihinde nereye koyarsınız Atatürk’ü?

    - Tarih içinde Kemalist dönem, orijinal bir dönem. Bu giderek dünyada da daha iyi anlaşılıyor. Bu sene ölümünün 80’inci yılını idrak edeceğiz; anısı hâlâ böyle baş tacı edilen bir başkası yoktur.

    * Peki bugün geldiğimiz noktada ‘Nutuk’ neden kitap satışlarında zirveye fırladı?

    - Basit değil mi cevabı? İnsanlar birtakım palavralardan usandılar. “Bu işi bir de sahibinden dinleyelim” dediler. ‘Audi alteram partem’ yani ‘Diğer tarafı dinle’ ilkesi Türkiye’de ihmal edilir. Ama yavaş yavaş bu düşünceye geliyor insanlar işte. Üstelik bir taraf o kadar edepsiz ki diğer tarafı dinlemek ister istemez beşeri vicdanın icabı sayılıyor.

    * Atatürk modern bir kurmay ve çok açık ki yaşadığı müddette saltanatı beğenmeyen bir subay. Fransız düşüncesinden öyle bir tefekkür almış. Konuştukları, görüştükleri öyle insanlar. Giyimde kuşamda da öyle biri. Kadınlarla ilişkilerinde öyle biri. Cemiyet hayatında duruşu ona göre. Bir kadınla flört etmeyi de biliyor; flört etmeden arkadaş olmayı da.

    * Balkanlar’ı çok iyi biliyor ama Avrupa’nın içine girmiş biri değil. Osmanlı Türkiye’sinde, Avrupa’ya giren takım, ya tamamen bedbin şekilde buradan uzaklaşır, ‘Burası adam olmaz’ derdi veya Avrupa’yı reddedip bu dünyada yaşardı. Atatürk’ünkü gibi, ikisinin ortasında ve meczedici bir anlayışa rastlamak çok zordur.

    * Selanik’ten gelmesi önemli. Selanik, imparatorluğun en Batılı şehriydi. Cahit Uçuk’un romanında vardır; kadının biri tek başına oturup peynirli sandviç yer, bira içer. Beyrut’ta ya da İzmir’de bile görülebilir bir şey değil bu o zaman! İşte ona göre bir hayat var. Kadınlı erkekli bir hayat... Farklı bir iş hayatı var. Sendikalar var. Bunları görüyor Atatürk.

     

    ReplyDelete